top of page

"Bilimin çok daha ileri bir noktaya geldiğini söyleyebiliriz"

Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu; “En dengeli olan 2 cinsiyetli popülasyonlardır”



Sosyal medyadaki içerikler arasında özellikle yurtdışında oldukça popüler hale gelen iki kadına ait genetik özelliklerin bir bebeğe aktarılması ve tedavi yöntemleri hakkındaki bilgilerin doğruluğu, gelişen teknoloji göz önüne alındığında mümkün olup olmadığı toplum tarafından sorgulanmaya başladı. Tedavi biçiminin olasılıkları ve popülasyon üzerindeki ihtimallerini değerlendiren Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu, yapılan çalışmalardan ve günümüzdeki gelişim hızlarından bahsetti. Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu; “Bu tür gelecek senaryoların başarısına dair tahminlerde bulunulurken evrimsel açıdan değerlendirilmesi gerekir. Çünkü evrim, en etkili ve kolay gelişmeyi sağlayacak bir düzenlemeyle ilerler. En temelde tek bir hücreyken, mitozla üreme varken şu anda mayoz ve onun etkisi olarak cinsiyetler oluşmuştur. Cinsiyetlerin oluşum senaryosunda da yumurta/ yumurta veya sperm/sperm etkileşimi değil yumurta/sperm etkileşimi seçilmiş ve genetik çeşitlilik açısından bu şekilde başarı elde edilmiştir. Tabi istisna olarak çoklu cinsiyetler de vardır fakat en dengeli olan 2 cinsiyetli popülasyonlardır.” şeklinde konuştu.


“Bu bireylerde donör yumurta ile gebelik görülebilir”


Kadınlar için söz konusu olan tedavi yöntemini erkekler üzerinden de değerlendiren Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu, erkek bedeninin hamile kalabilmek için biyolojik yeterliliğini, cinsiyet kavramını toplumsal ve biyolojik açıları ile ele alarak açıkladı. Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu; “Cinsiyetleri biyolojik olarak sınıflandıracak olursak vajinayla doğan bireye kadın, penisle doğan bireye ise erkek diyerek devam edebiliriz. Bir erkek bireyin hamile kalması gibi bir gelecek senaryosu ancak erkek vajinayla doğarsa veyahut da erkeğe -aynı bir organ aktarımı gibi- rahim aktarımı gerçekleştirilirse söz konusu olabilir. Vajinayla doğan erkek tanımı yukardaki tanıma göre çelişkilidir fakat kromozomal düzeyde baktığımızda XY kromozomlarına sahip vajinası olan bireyler vardır. Bu örnekteki bireyler X kromozomundaki TFM geninin mutasyonundan dolayı Y kromozomu sayesinde oluşan testisten salgılanan testosteronu algılayamaz ve testis vücut içinde kalarak kadın vücudu şeklinde gelişmeye devam eder bu bireylerde de donör yumurta ile gebelik görülebilir. Bu örnekte trans birey kavramı devreye girer ve hangi cinsiyetin atanacağına dair tartışmalar yapılabilir. İkinci senaryomuzda da öyle. Trans birey kavramı devreye giriyor fakat detaya girmeden bakılırsa rahim aktarımı olsa bile yine yumurta gereksinimi olacaktır. Varsayalım ki bu kadar büyük bir ameliyat gerçekleştirildi ve birey yumurta donörü buldu ve eşinin spermiyle bir tüp bebek işlemi uyguladı. Ancak bu şekilde taşıyıcı annelik yapabilir. Hatta prolaktin hormonu takviyesi ile de çocuğunu emzirebilir. Tabi bu kanıtlanmış bir çalışma değil diye biliyorum.Bu söylemlerim şahsi görüşlerimdir referans verebilmek için üzerine araştırmalar yapmak gerekir.” dedi.


“En dengeli olan 2 cinsiyetli popülasyonlardır”


Medyada paylaşılan içeriklerin gerçekçiliği hakkında yorumlarda bulunan Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu, bahsi geçen paylaşımlardan bahsetti. Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu; “Sosyal medya mecralarında eş cinsel bireylerin birbirinden çocukları olacağına dair birçok içerik dolaşıyor ve haliyle bu durumun gelişen teknoloji ile birlikte gerçekleşip gerçekleşemeyeceği büyük bir merak konusu. Söz konusu duruma tüp bebek mantığıyla yaklaşırsak 2 erkek bireyin ilişkisi için illaki bir yumurta hücresi bulunması gerekecektir. Yani iki spermden de kromozom alındığı takdirde bir bebeğin var olabilmesi için bu kromozomların bir yumurta hücresinde birleştirmek gerekir. Sadece yumurtaların olduğu bir senaryoda bu durumu gerçekleştirmek daha mümkün gözükse bile her iki senaryo için de genetik açıdan damgalanmış gen kümeleri söz konusudur. Bu noktada sorun oluştuğu yönünde çalışmalar da mevcuttur. Buna ek olarak bu tür gelecek senaryoların başarısına dair tahminlerde bulunulurken evrimsel açıdan değerlendirilmesi gerekir. Çünkü evrim, en etkili ve kolay gelişmeyi sağlayacak bir düzenlemeyle ilerler. En temelde tek bir hücreyken, mitozla üreme varken şu anda mayoz ve onun etkisi olarak cinsiyetler oluşmuştur. Cinsiyetlerin oluşum senaryosunda da yumurta/ yumurta veya sperm/sperm etkileşimi değil yumurta/sperm etkileşimi seçilmiş ve genetik çeşitlilik açısından bu şekilde başarı elde edilmiştir. Tabi istisna olarak çoklu cinsiyetler de vardır fakat en dengeli olan 2 cinsiyetli popülasyonlardır.” ifadelerini kullandı.


“Her şey gözümüzün önünde gelişecek”


Gündemde yer alan projelerin gelişimlerini yeni teknolojiler ile orantılı olarak değerlendiren Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu, genetik alanındaki projelerin süreçlerinden bahsetti. Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu; “Teknolojinin gelişimi, basına yansıtılan çalışmalar göz önüne alındığında gerçekten bilimin çok daha ileri bir noktaya geldiğini söyleyebiliriz. Fakat genetik açıdan aydınlatılmamış daha birçok nokta var. Evet, çağımız gelişim hızı olarak da iyi bir noktada fakat en yakın örnek olan Crispr sisteminin gelişmesi bile nerdeyse 20 senemizi aldı ve halen daha geliştiriliyor. Yani bir anda çok hızlı ilerleyip, kendimizi çok farklı noktalarda bulmayacağız. Her şey gözümüzün önünde gelişecek.” şeklinde konuştu.


“Özel üniversitelerde yapılan çalışmaların bile ayriyeten destek bulması gerekiyor”


Moleküler Biyoloji ve Genetik alanlarına karşı ilginin oldukça fazla olduğunu dile getiren Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu, üniversiteye başlayacak öğrenciler için tavsiyelerde bulundu. Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu; “Genellikle insanlar moleküler biyolojiyi seçerken geleceğin mesleği olduğunu ve çok yüksek maaşlar alarak çalışacaklarını düşünüyorlar. Bu bakış açısıyla işin içine girerlerse büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaklarını söyleyebilirim. Bu yüzden en büyük tavsiyem eğer gerçekten seviyorlarsa bu alana yönelmeleri yönünde olacak. Çünkü maalesef ki işsizlik oranının oldukça yüksek olduğu bir bölüm okuyacaklar ve bu süreçte motivasyonlarını kaybederlerse onlar için büyük bir zulüm olur. Severek okuyan öğrenciler ise motivasyonunu kaybetmeden hırsıyla bir fark yaratarak alanda şansını arttırabilir. Bu söylemlerim üzerine bölüme karşı yanlış bir algı oluşmasın. Çalışmalarımız sırasında karşılaştığımız bütün sorunların sebebi maalesef ki maddi olarak yetersizlik. Devletin desteği bu konuda çok az. Özellikle devletin bilinen köklü üniversitelerinde sağlanan imkanlar ile özel üniversiteleri karşılaştırdığımızda özel üniversitelerde yapılan çalışmaların bile ayriyeten destek bulması gerekiyor. Bu noktada devlet üniversitelerinde çalışma yapmak çok daha zor. Ne yazık ki bu durumlarında göz önünde tutularak değerlendirme yapılması gerektiğini düşündüğüm için izah ediyorum.” dedi.


“Bu durumdan istifade eden çok insan, birçok kuruluş var”


Medya gündeminde yer alan başlıklar üzerinden değerlendirmelerde bulunan Biyolog Ahmet Burak Doğanoğlu; “Basına yansıtılan aslı olmayan gerçeklerin, toplumun bu paylaşımlara olan yaklaşımından ötürü olduğunu düşünüyorum. Toplumumuzda okuyup, duyduklarını veyahut da izlediklerini araştırma, doğruluğunu merak etme ve bir kaynağa dayandırma gibi edinilmiş bir kültür ne yazık ki yok. Eğer toplum hiçbir kanıtı olmadan söylenenlere, her denilen komplo teorilerine inanmadan elindeki kanıtlara bakarak düşünebilseydi tabi ki basına yansıtılan bu gibi asılsız haberler önlenebilir hatta yayılmasına mâni olunabilirdi diye düşünüyorum. Ama haklı olarak toplumumuzun içinde bulunduğu bu zor şartlardan dolayı insanların ne bilime ne de araştırmaya ayıracak vakti de mental sağlığı da kalmadı. Bu yüzden toplumun refah seviyesi yükseltilmeden bu tür şeylere de ilginin artabileceğini düşünmüyorum. Çünkü insanların hayatta kalmaya odaklanmaktan başka bir şeye odaklanacak güçleri kalmadı. Bu durumdan istifade eden çok insan, birçok kuruluş var.” şeklinde konuştu.




Muhabir: Meryem Türk



bottom of page