top of page

"Mobbing, kurumlarda farklı şekillerde gözlemlenebilir"

Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş; “Mobbing, sosyal ilişkilere saldırılar şeklinde gerçekleşebilir”



Günümüzde mobbinge maruz kalan fakat bu durumu çalışma hayatıyla özdeşleştirerek maruz kaldığı davranışları normalleştiren veyahut da farkındalığını yaşayan fakat işini kaybetme korkusuyla sessiz kalan birçok insan mevcut. Mobbingin kurumlar içerisindeki çeşitliliğine dikkat çeken Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş, üniversiteden yeni mezun olacak öğrencilerin farkındalığını arttırmaya yönelik eğitimler vererek mobbingin normal kavramından ayrıştırılmasını sağlıyor. Mobbinge dair merak edilenleri örnekleri ile izah eden Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş, kurumlar açısından da değerlendirmelerde bulundu. Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş; “Sinsice başlayan, hızla ilerleyerek geri dönülmez noktaya erişen mobbing bir hortum gibi sarmal biçimde hız kazanır ve tüm örgütü kaplar. Maddi ve manevi kayıpları yüksek olur. Mobbing farklı şekillerde kurumlarda gözlemlenebilir. Çalışanın kendini göstermesini ve iletişim oluşumunu etkilemek en sık rastlanan mobbing uygulamasıdır.” şeklinde konuştu.


“Mobbingin temel amacı derin bir itaat duygusuyla kişiyi mobbing yapanın iradesine tabi kılmaktır”


Mobbingin tanımını yaparak çalışanlar üzerinde ne gibi sebeplerle oluşturulduğunu açıklayan Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş, kurumun bu gibi durumlarda olası amaçlarından bahsetti. Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş; “Mobbing; yaşı, ırkı, cinsiyeti, inancı, uyruğu veya herhangi bir nedenle kurbanı rahatsız etme ve her türlü kötü muamele ile başlayan giderek derinleşen sistematik bir psikolojik iş yeri terörü olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda da gördüğümüz psikolojik baskının sistematik olması ve devamlı bu şekilde olumsuz bir muameleye maruz bırakılma durumu normalden ayırt edilebilmesinin göstergesidir. Çalışan bu durumları göz önünde tutarak yaşadıklarını normal kavramından ayrıştırabilir. Mobbing sonucunda çalışanlar arasında yoğunlaşan kronik endişeler, örgütsel sağlıksızlık, iş birliği ve örgüt ruhunun bozulması, kurum ahlakının sarsılması, olumsuz iş yeri iklimi, örgüt kültürü değerlerinde çöküş, güvensizlik ortamı, genel saygı duygularında azalma, çalışanlarda isteksizlik nedeniyle yaratıcılığın kısıtlanması, iş doyumu ve verimliliğin yok olması gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Mobbinge maruz bırakmanın temel amacı derin bir itaat duygusuyla kişiyi mobbing yapanın iradesine tabi kılmaktır. İş yerinden ayrılmanın kurbanın tercihiymiş gibi gösterilmesi de sebeplerden bir diğeri olarak görülebilir.” dedi.


“Mobbing, sosyal ilişkilere saldırılar şeklinde gerçekleşebilir”


Mobbingin çeşitliliği hakkında bilgi veren Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş, çalışma ortamlarındaki örneklerinden bahsetti. Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş; “Sinsice başlayan, hızla ilerleyerek geri dönülmez noktaya erişen mobbing bir hortum gibi sarmal biçimde hız kazanır ve tüm örgütü kaplar. Maddi ve manevi kayıpları yüksek olur. Mobbing, kurumlarda farklı şekillerde gözlemlenebilir. Çalışanın kendini göstermesini ve iletişim oluşumunu etkilemek en sık rastlanan mobbing uygulamasıdır. Örneğin mobbing uygulanan kişinin (kaynaklarda kurban olarak da adlandırılıyor) sürekli sözü kesilir, yaptığı iş ya da özel yaşamı sürekli eleştirilir, sözlü- yazılı tehdit edilir ya da jest ve mimiklerle rahatsız edilebilir. Bunun yanında mobbing, sosyal ilişkilere saldırılar şeklinde gerçekleşebilir. Mesela mobbinge maruz kalan kişinin konuşma ve şikâyet kanalları sınırlandırılır, izole edilir, görmezlikten gelinir veya yok sayılabilir. Çok sık rastlanan bir diğer mobbing çeşidi de itibara saldırı şeklindedir. Asılsız söylenti ve iftiralara maruz bırakılmak, gülünç duruma düşürüp, küçümsemek, siyasi ya da dini inanç ve değerlerini dalga konusu yapmak, özgüvenini olumsuz yönde etkileyecek işler yapmaya zorlamak şeklinde olabilir. Çok benzer biçimde çalışanın mesleki durumuna ve yaşam kalitesine saldırılar şeklinde de mobbing uygulamaları söz konusudur. Çalışanın yetkileri sınırlandırılır, haklarından mahrum bırakılır, sürekli iş değişikliği yapılır ya da mali yük gerektirecek genel zararlara sebep olunur. Bunların dışında çalışanın sağlığına doğrudan saldırılar da mobbing olarak adlandırılmaktadır. Fiziksel olarak zor görevler verilmesi, fiziksel şiddet uygulanması, cinsel taciz gibi son derece tehlikeli sonuçlarla da karşılaşmak mümkündür.” şeklinde konuştu.


“Kadınların iş hayatındaki yeri, duygusal ve güçsüzlük kisvesi altında meşrulaştırılmaya çalışılıyor”


Çalışma hayatında kadınların erkeklere oranla mobbinge daha sık maruz kaldığını dile getiren Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş; “Maalesef ki toplumumuzda kadın meselesi her alanda karşılaştığımız bir tartışma konusu. Kadınların iş hayatındaki yeri hala önemsenmeyerek, duygusal ve güçsüzlük kisvesi altında meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Elbette buna katılmıyorum. Kadınların da en az erkekler kadar çalışma hayatında önemli bir konumda olmaları gerektiğini savunuyorum. Toplumsal cinsiyet üzerinden oluşturulan baskılardan ve mobbingden ziyade, iş yerinde moral ve motivasyonu artıracak uygulamalara ağırlık verilmesinin daha verimli olacağı kanısındayım.” dedi.


“Her şeyden önce insan odaklı olmak, kurumlar ve yöneticiler için önemsenmesi gereken bir durum”


Kurumlarda doğru ve etik sistemlerin yürütüldüğü çalışma ortamlarını dile getiren Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş, kurumun bu statüde olabilmesi için gerekli koşullardan bahsetti. Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş; “Çoğu kişi çalışma ortamında karşılaştığı tepki ve muamelenin her çalışma ortamında var olabileceğini, katlanılması gerekilen bir şey olduğunu düşünerek durumu normalleştiriyor. Bizler bu yüzden doğru ve etik bir çalışma ortamını izah etmeye bilinç oluşturmaya çalışıyoruz. Şöyle ki her şeyden önce insan odaklı olmak, kurumlar ve yöneticiler için önemsenmesi gereken bir durum. Çalışanlar hayatlarının çok büyük bir kısmını iş yerlerinde geçirebiliyor. Dolayısıyla çalışana güven, iletişim, iş birliği ve kararlara katılım gibi politikalar kurum kültürü olarak benimsenmeli. Çalışana değer vermek kurumsal aidiyeti artıracak bir unsurdur. Kaldı ki çalışanlar o kurumun en önemli temsilcileri. Bu yüzden halkla ilişkilerin kurumun içerisinden başladığını unutmamak gerekiyor.” şeklinde konuştu.




Muhabir: Meryem Türk










bottom of page