top of page

"Genç bir ruh sağlıklı bir beden demektir, yaş bunlardan bağımsız gelişir"

Gerontolog Zeynep Avcı; “İnsan, yaşlandığını kabul etmek istemez”



Yaşlılık toplumda sadece yaşın ilerlemesi şeklinde lanse ediliyor fakat psikolojik ve fiziksel etkileri çoğu zaman göz ardı ediliyor. Çağın getirdiği yeniliklerde göz önüne alındığında zaman kavramı çok daha çabuk unutuluyor. Birey yaşlandığını çoğu zaman reddediyor. Bu durumda Gerontoloji (Yaşlanmanın ve Yaşlılığın Bilimi) alanı ön plana çıkıyor. Bireylerin süreci anlamlandırarak, kolay bir şekilde yaşamasını sağlıyor. Bu şekilde toplumdaki yaşlılık algısına dikkat çeken Gerontolog Zeynep Avcı, deneyimlerinden bahsederek bireylerin gençken sürdürdüğü yaşam tarzlarını ve bu durumun yaşlılıklarına olan etkilerini dile getiriyor. Sürecin fiziksel ve psikolojik anlamda orantılı olarak ilerlediğini vurgulayan Gerontolog Zeynep Avcı; “Fiziksel ve psikolojik yaşlanma iç içe kavramlardır. Aktif hayat her yönden sağlık getirir. Birey bu şekilde fiziksel olarak hastalıklara dirençli, kas kuvvetini korumuş, kemik yapısı güçlü, eklemleri sağlıklı, dengesi yerinde olur. Yaşlılık dönemi kayıplarına daha geç ve daha yumuşak bir geçiş yapar. Bedenlerimizi gençliğimizde ne kadar yıprattıysak, ihmal ettiysek yaşlandığımızda da bu durumun sonuçlarıyla karşılaşıyor olacağız. İyi bir psikoloji fiziksel durumu destekler.” şeklinde konuştu.


“Nasıl bir yaşlı olmak istiyorsak bunu gençliğimizden itibaren şekillendirmeliyiz”


Yaşlılık kavramına dair bakış açılarını dile getiren Gerontolog Zeynep Avcı; “Yaşlılık, yaşlanma dediğimiz sürecin son evresi olarak, doğumdan itibaren yaş aldığımız her yılın sonuçlarını taşır. Bu yüzden yaşlılık, her canlı için kaçınılmaz bir dönemdir. Bilişsel, fiziksel, sosyal, ekonomik kayıpların görüldüğü ve bu durumların hızla ilerlediği, ruhsal değişimlerin yaşandığı yaşlılık, geri dönüşümsüzdür. Kişinin hayatını nasıl yaşadığını gösteren bir sonuçtur. Bu evreyi biz oluştururuz. Bu sebeple aktif, sosyal ve bilinçli bir hayat bu kayıpları azaltacaktır. Nasıl bir yaşlı olmak istiyorsak bunu gençliğimizden itibaren şekillendirmeliyiz.” şeklinde konuştu.


“Toplumumuzda bağımsız yaşlılar edinebilmemiz için en başta denetim sağlanmalı”


Yaşlı bireyler için sürdürülen faaliyetleri dile getiren Gerontolog Zeynep Avcı, bu konudaki eksikliklere dikkat çekti. Gerontolog Zeynep Avcı; “Yaşlıların yalnızca hastalıkları nedeniyle sağlık bakımı değil aynı zamanda sosyal hayattan izole ve başkalarına bağımlı olmadan yaşamını sürdürülebilmesi için yapılan 65 yaş üstü kurslar, yaşlı dostu kentler, tazelenme üniversiteleri gibi birçok çalışma var. Bu konuda duyulmayan ama hali hazırda yürütülen çalışmalar gün geçtikçe çoğalıyor. Gerontologlar olarak adımızı duyurmaya başladık. Fakat dediğim gibi çalışmaların sayısı değil de yaygınlığı az. Ben bu programların her ilçeye iletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yaygınlaştırma sorununu ikinci bir sorun olarak görürsek bizim için ilk sıradaki sorun yaşlıları aktifliğe teşvik etmek olurdu. Kuşak farkı sebebiyle sohbet ortamlı kurslara katılımda çekingenlik çok fazla oluyor. Ayriyeten bu tarz kursların olduğu duyurusu da yayılmıyor hatta iletilmiyor bile. Toplumumuzda bağımsız yaşlılar edinebilmemiz için en başta denetim sağlanmalı. Her mahalle, her hane ve her yaşlı bireye ulaşılmalı bu şekilde onlara özgü programlar duyurulmalı. Maalesef ki bizim bu alanda çok büyük bir açığımız var.” dedi.


“Bizler alan gözetmeksizin, her daim yaşlı bireylerin sorunlarına çözüm aramaktayız”


Unvanının getirdiği sorumluluklardan ve çalışma alanlarından bahseden Gerontolog Zeynep Avcı; “Gerontolog unvanının henüz toplum tarafından benimsendiğini düşünmüyorum. Çoğu kişi ne gibi çalışmalar yaptığımızı bilmiyor bile. Bizler alan gözetmeksizin, her daim yaşlı bireylerin sorunlarına çözüm aramaktayız. Hayat şartlarını iyileştirmek adına yapılacak ne varsa içindeyiz. Sağlık, ekonomi ve sosyal hayatları gibi birçok alanda kazanım elde etmeleri için onların yanındayız. Tabi çok çeşitli kurumlarda çalışabilme imkânımız olduğundan bu sorumluluklar haliyle genişliyor. Bakanlıklar ile ortak çalışıyorsak sosyallik için yeni aktiviteler, ekonomik olarak destek programları, sağlık alanında bakım yardımları, aile içi denetimler ile ilgilenirken; hastanede bu olay ağırlıklı olarak sağlık durumlarıyla bağlantılı oluyor. Sağlık sorunları, psikolojileri ve aile düzenleri ile ilgileniyoruz. Hastane çıkışında ise onu iyi bir hayata göndermek için takibinde kalıyoruz. Yaşam merkezlerinde beslenme, aktivite ve egzersiz ağırlıklı olarak destek verirken bir huzurevinde ise genel görevlerimize istinaden hukuki bireysel haklarını gözetme sorumluluğu dahi üstlenebiliyoruz. Bu yüzden sorumluluklarımızın odak noktası alana bağlı değişkenlik gösterebiliyor. Bu yüzden mesleki görevlerin yetkinliği bakımından eksik hissettiğim bir alan yok. Biz her yerdeyiz.” şeklinde konuştu.


“Yaşlıların birçoğu çağa, gelişen yeniliklere ayak uyduramadığı için çevresiyle iletişim kopukluğu yaşıyor”


Yaşlı bireylerin toplum içerisindeki yerine dair değerlendirmelerde bulunan Gerontolog Zeynep Avcı; “Şahsi olarak yaşlıların sosyal hayattan izole edildiklerini düşünmüyorum. Açıkçası hiç de rastlamadım. Çevremde de sıkça yaşlı bireyler ile karşılaşıyorum. Konu gezmek olunca onları dışarıda bulabiliyorum. Her şey dolaşmak değil elbette fakat demek istediğim onların sosyal hayatın içinde olmasından rahatsızlık duyanlar da yok. Bu konuda bilinçlendiğimizi düşünüyorum. Ben hiçbir yerde ‘burada yaşlılar var’ diyerek mekânı terk eden birine rastlamadım ya da etkinliklerde bir yaş sınırı olduğunu görmedim. İzole edilmiyorlar lakin izole kalmak isteyenler olabiliyor. Mesela çağımız teknoloji çağı, genç çağı. Yaşlıların birçoğu çağa, gelişen yeniliklere ayak uyduramadığı için çevresiyle iletişim kopukluğu yaşıyor. Fakat dediğim gibi söz konusu durumun ‘sosyallikten izole edilmek’ olduğunu düşünmüyorum. Öğrenmek istemek yerine ‘genç işi o’ diyerek çekilmeyi tercih ediyorlar veya ‘bizim yaşımız geçti’ sözlerini de çok duyuyoruz. Bizler bu psikolojiyi olumlu yöne taşımak isteriz öyle ki onları sosyalliğe teşvik edebilelim. Aksi takdirde bireyler gittikçe evcil bir yaşam edinerek sosyallikten uzaklaşacak, iletişim becerileri dahi zayıflayacak, sıkılgan ve zamanla alıngan, kırılgan birer yaşlı haline geleceklerdir.” ifadelerini kullandı.


“İnsan, yaşlandığını kabul etmek istemez”


Yaşlılığın bireyin geçmişindeki yaşam tarzıyla biçimlenebileceğini dile getiren Gerontolog Zeynep Avcı, bu süreçte bireyin yaşlılığa karşı bakış açısının önemini vurguladı. Gerontolog Zeynep Avcı; “Fiziksel ve psikolojik yaşlanma iç içe kavramlardır. Aktif hayat her yönden sağlık getirir. Birey bu şekilde fiziksel olarak hastalıklara dirençli, kas kuvvetini korumuş, kemik yapısı güçlü, eklemleri sağlıklı, dengesi yerinde olur. Yaşlılık dönemi kayıplarına daha geç ve daha yumuşak bir geçiş yapar. Bedenlerimizi gençliğimizde ne kadar yıprattıysak, ihmal ettiysek yaşlandığımızda da bu durumun sonuçlarıyla karşılaşıyor olacağız. İyi bir psikoloji fiziksel durumu destekler. Psikolojik olarak iyi olunduğunda dışarıya her daim olumlu bakarız, enerjik kalırız. Zaten bu sayede atılgan, girişimci ve yeniliklere açık kalabiliriz. Aktiflik buradan sağlanır, fiziksel iyiliğe teşvik buradan gelir. Bu bir döngü. Genç bir ruh sağlıklı bir beden demektir, yaş bunlardan bağımsız gelişir. İdrak ve kabullenme süreci ise yaşlılık dönemine giriştir. Çünkü insan, yaşlandığını kabul etmek istemez. Fiziksel değişiklikleri görene kadar da yaşlandım demeyi unutur. Yaşlılığı idrak etmek, genelde hastalıkların çoğalması ya da vücuttaki kırışıklıkları fark edince başlar. İnsan sanki birdenbire yaşlanmış gibi bir psikolojik bunalıma girer. Kabulleniş hızlı olur ama bu durumda duygusal çöküş yaşanır. Bu süreç yaşlı bireyleri nasıl gördüğümüzle şekillenir. ‘Biz yaşlılığa ne olarak bakıyoruz?’ asıl önemli olan soru budur. Herkes yaşlılık sürecini güzel günlerin kaybı, gençlik bitti, ömür gitti şeklinde yorumluyor. Birey, kendi yaşlılığına bu şekilde bakarsa sürecin idrak ve kabullenmesini ağır bir duygusal değişimle yaşar. Oysa yaş aldığının bilincinde olup da iyi yaşlanabiliriz. Yaşlılık tamamen kayıp değildir. Eğer ‘ben benim ve hep genç kalacağım’ dersek yaşlılığımızı da o şekilde biçimlendirebiliriz.” şeklinde konuştu.




Muhabir: Meryem Türk



bottom of page